inişli çıkışlı,kenarında yeşil ormanlar olan bir yoldan geçip gitmek gibiydi onun vücudunda gezinmek
merak uyandıran bir yolculuk sonrası merak gideren bir mekan gibi
kimi zaman uzun bir yolculuk kimi zaman kısa bir gezinti
belki bir sonraki bilet kesilmeyecek belki de oraya taşınılacak
besledikçe uzayıp giden bir ağaç gibi aramızdaki
şakasına da söylense kaybetme duygusu uyandırır en komik sözler
çok güçlü demek gelir en içten ama dersen yitip gidecek gibidir
''aslında kimse bilmez benden başka bir kalbi var kocaman ama bana özel''
29.7.09
28.7.09
edilgen baskı
baskı...BASKI
tahtaya çakıldığında adeta tahtayı yaran bir çivi gibi
karmaşa...
henüz en yeni bu hissedilmişti uyuşuk bir bedende.çünkü baskı en delici haliyle vuku buluyordu.
arada çalan telefon aramaları odayı doldurmaya yetiyordu.
trafik halini almasa da arada açıldığında dakikalara yayılıyordu telefondaki ses.hatta 'saat' kelimesiyle ifade edilebilecek -yarım saati gibi-kadar yayılıyordu.sıkıcılaşıyordu.
aramak için sıralanan sözde bahanelerden sonra esas konuya geliniyordu.
o an pencere açık olmasa belki de cennete bir yol görünüyor olacaktı çünkü atlamamak elde değildi.
bir an ses kesildi.belki de şarjı bitti diye düşünüldü.aslında beyninde tam da karnaval havası varken ses:
-orda mısın? diye sordu.
o ses biraz daha yayıldıktan sonra dakikalara veda etmek istedi ve uzaklaştı ahizeden.
bu sefer yüzümdeki karnaval aynaya yansımış olacak daha bir coştu.
yarım kalan gündelik işler de kafa yorulmadan halledildi.
yatağa uzanıldığında -baskının etkisi olacak- göz kapakları ağırlaşmıştı.
ağırlığı tutmak istedikçe kapandı gözler.bir rüya adeta küçük kızın aklını karışmak istercesine uzadıkça uzuyordu.
oysaki küçük kız nerden bilecekti ki bütün kurduğu oyunların zaten bir rüya olduğunu
tahtaya çakıldığında adeta tahtayı yaran bir çivi gibi
karmaşa...
henüz en yeni bu hissedilmişti uyuşuk bir bedende.çünkü baskı en delici haliyle vuku buluyordu.
arada çalan telefon aramaları odayı doldurmaya yetiyordu.
trafik halini almasa da arada açıldığında dakikalara yayılıyordu telefondaki ses.hatta 'saat' kelimesiyle ifade edilebilecek -yarım saati gibi-kadar yayılıyordu.sıkıcılaşıyordu.
aramak için sıralanan sözde bahanelerden sonra esas konuya geliniyordu.
o an pencere açık olmasa belki de cennete bir yol görünüyor olacaktı çünkü atlamamak elde değildi.
bir an ses kesildi.belki de şarjı bitti diye düşünüldü.aslında beyninde tam da karnaval havası varken ses:
-orda mısın? diye sordu.
o ses biraz daha yayıldıktan sonra dakikalara veda etmek istedi ve uzaklaştı ahizeden.
bu sefer yüzümdeki karnaval aynaya yansımış olacak daha bir coştu.
yarım kalan gündelik işler de kafa yorulmadan halledildi.
yatağa uzanıldığında -baskının etkisi olacak- göz kapakları ağırlaşmıştı.
ağırlığı tutmak istedikçe kapandı gözler.bir rüya adeta küçük kızın aklını karışmak istercesine uzadıkça uzuyordu.
oysaki küçük kız nerden bilecekti ki bütün kurduğu oyunların zaten bir rüya olduğunu
25.7.09
içimi dökesim var a dostlar
twitter ım var.blog um var.bir zamanlar facebook üyeliğim de vardı(gereksiz buldum şu sıra,kapattım)kafamı dağıtacak meşguliyetler.beni düşünmekten alıkoyan ögeler... mutlu idim.fakat şu tercih meselesi ne illet imiş.kalan için her şey daha zordur,giden için tedbili mekanda ferahlık vardır derler.yok öyle bir şey.ben olduğum yerde kalsam,herkes gitse yine mutlu olabilecek bir meşgale(nasıl yazılıyorsa artık) bulurum.oysaki gideceğim yer-henüz belli olmasa da benim için korkunç bir mekan olacak- beni yutacak gibi geliyor.üstelik arkamda birilerini bırakıyor olma duygusu benim için çok yabancı.keza genelde arkadan bakakalan zat hep ben olurdum.hiç değilse bildiğim bir atmosferde aklım sadece toparlanmaya odaklı olurdu.şimdi bavulumu mu toplasam,vedalaşsam mı,kalanlar için mi üzülsem yoksa gidince kalanları unutmaktan mı korksam bilemedim.
ey yaz keşke gelmeseydin
ey yaz keşke gelmeseydin
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)