5.11.09

hayat bilgisi 101

tebdili mekanda ferahlık tadında bi hayat sürdüyorum şu sıra.yeni bir sürü şey görüyorum aynı yol üzerinde.hani filmlerde olur ya ''ben nerdeyim?'' , aynı öyle oluyorum her gün geçtiğim caddede.hep indiğim durak ya kaçarsa diye gözüm hep yolda filan...
ingilizce de aynı öyle.öğrenip unutmak değil bambaşka bir dil öğreniyomuşumcasına zorluyor hani.
***
bugün uzun süreden beri yapmadığım bişiy yaptım(k).baya baya karşı karşıyayız,oturduk hararetli hararetli birbirimizi tanıdık.tartıştık.cümleler sarf edip cümlelerin içinde öge olduk.bazen başkalarından bahsettik.
bugün ne kadar yalnız olduğumu ve artık bundan sıkılabileceğimi fark ettim.'kalabalığın içinde yalnız kaldım' değil bu.tam olarak 20 metre kare bi odada yalnız kaldım bu.Ve o kadar kayıtsız kaldım ki memnuniyetsizliğim bile normal geldi bi an.
***
bugün uzunca bi süre kedi sevdim.bu da uzun süreden beri yapmadığım bi eylemdi.bu sırada fatii bana 'e sen ne zaman evlenmeyi düşünüyosun?' diye sordu.tek kulaklık olayıyla beraber yanlış anladım heralde diye ilk başta umursamamakla beraber soruyu savuşturdum etrafa.ama 4 çift göz belliki cevaplandırmamı bekliyordu.anlamsız geldi aslında o an.cevaplamak da istedim bir yandan.Ama bu soruyu çalışmamıştım lan ben.
***
evlenmek demişken...fırsat bulunan her arada memlekete gidildiği üzere 29 ekim kaidesini bozmamaksızın antalyaya yola koyuldum.Tabi sonrasında yakın arkadaşlarla buluşmak paha biçilemez .bir kafenin bi masasında son derece anlamsız bir anda iki kişi baktık ve anladık ki hayatımızın düzensizliği düzen olmuş.listele, planlar,rutinler uydurup kendimize yamamaya çalışırken elmizdeki kumaşı da mahvetmişiz.ama astarını o kadar sağlam dokumuşuz ki yüzüne nolursa olsun astarı sapasağlam kalmış

(not:oldukça eski bi yazının düzenlenmişidir)

4.10.09

afedersiniz

''aşk sadece filmlerde olurdu
Çok izledik, öyle öğrendik, en iyi aşkları taklit ettik''
oysa aşkın imkansızlığını ya da olmadığını anlatan filmler yoktu.çünkü korkutur insanlığı.onca insanın hayatını
saçma sapan köşelerden bi yere tutundurur ve bunu itiraf etmek önyargıyı yıkmaktan da zordur.
aşkın olmadığını söylememe karşı çıkan olabilir.ama burası benim çöplüğüm ve ben ötürüyorum.evet.
aşk yoktur.'aşk' insanın kendini sevdiği kadar bencil olmasıdır.insan kendini sevdiği kadar karşıdakini unutur.
aşk asla olmamıştır.aşk;havvanın ademi,yalnızlığını elmayla örtene kadar yanında tutmasıdır.
kısaca bu nedenle şu ana kadar sevdiğimi ya da aşık olduğumu söylediğim herkesten özür diliyorum.kendimi o kadar sevmişim ki sizi unutmuşum

7.8.09

gerçekten çok saçma

neden bunu yapıyorum bilmiyorum.buraya bişiyler yazmak paylaşmak...yazdıklarımdan çok sonra okuduğumda hiç bi bok anlamıyorum da.bence gereksiz bi iş yapıyorum.blogspot üyeliği aldım diye yazıyorum sırf belki de.ben olsam bana sinir olurdum

çok saçma

kulakları çok çınlamıştı.belliki birisi sesini yükselterek ondan bahsediyordu
biraz sonra boğuk,anlaşılmaz kelimeleri duyduğunda şaşıracaktı aslında.
çok aşina bu sesi duymamazlıktan geldi bir süre.
geçer sandı ama yanılmıştı.kelimeler daha belirginleşiyordu kulağına çarparken.
kelimeler adeta aynadaki yansıması gibiydi.aynaya bakmayınca çirkinliğini görmediği gibi o sesi de dinlemedi.
oysaki sadece aynaya baktığında gördüğü çirkinliği herkesin gördüğünü hesaba katmamıştı.
o ses,vicdanının sesiydi ve kulaklarını tıkadığında kirli ellerini aklamaya yetmedi.
''neden?''diye soruyordu sadece.neden bu kadar bencilsin? neden suçu başkasında arıyorsun?

29.7.09

amerikayı yeniden keşfettim

inişli çıkışlı,kenarında yeşil ormanlar olan bir yoldan geçip gitmek gibiydi onun vücudunda gezinmek
merak uyandıran bir yolculuk sonrası merak gideren bir mekan gibi
kimi zaman uzun bir yolculuk kimi zaman kısa bir gezinti
belki bir sonraki bilet kesilmeyecek belki de oraya taşınılacak
besledikçe uzayıp giden bir ağaç gibi aramızdaki
şakasına da söylense kaybetme duygusu uyandırır en komik sözler
çok güçlü demek gelir en içten ama dersen yitip gidecek gibidir
''aslında kimse bilmez benden başka bir kalbi var kocaman ama bana özel''

28.7.09

edilgen baskı

baskı...BASKI
tahtaya çakıldığında adeta tahtayı yaran bir çivi gibi
karmaşa...
henüz en yeni bu hissedilmişti uyuşuk bir bedende.çünkü baskı en delici haliyle vuku buluyordu.
arada çalan telefon aramaları odayı doldurmaya yetiyordu.
trafik halini almasa da arada açıldığında dakikalara yayılıyordu telefondaki ses.hatta 'saat' kelimesiyle ifade edilebilecek -yarım saati gibi-kadar yayılıyordu.sıkıcılaşıyordu.
aramak için sıralanan sözde bahanelerden sonra esas konuya geliniyordu.
o an pencere açık olmasa belki de cennete bir yol görünüyor olacaktı çünkü atlamamak elde değildi.
bir an ses kesildi.belki de şarjı bitti diye düşünüldü.aslında beyninde tam da karnaval havası varken ses:
-orda mısın? diye sordu.
o ses biraz daha yayıldıktan sonra dakikalara veda etmek istedi ve uzaklaştı ahizeden.
bu sefer yüzümdeki karnaval aynaya yansımış olacak daha bir coştu.
yarım kalan gündelik işler de kafa yorulmadan halledildi.
yatağa uzanıldığında -baskının etkisi olacak- göz kapakları ağırlaşmıştı.
ağırlığı tutmak istedikçe kapandı gözler.bir rüya adeta küçük kızın aklını karışmak istercesine uzadıkça uzuyordu.
oysaki küçük kız nerden bilecekti ki bütün kurduğu oyunların zaten bir rüya olduğunu

25.7.09

içimi dökesim var a dostlar

twitter ım var.blog um var.bir zamanlar facebook üyeliğim de vardı(gereksiz buldum şu sıra,kapattım)kafamı dağıtacak meşguliyetler.beni düşünmekten alıkoyan ögeler... mutlu idim.fakat şu tercih meselesi ne illet imiş.kalan için her şey daha zordur,giden için tedbili mekanda ferahlık vardır derler.yok öyle bir şey.ben olduğum yerde kalsam,herkes gitse yine mutlu olabilecek bir meşgale(nasıl yazılıyorsa artık) bulurum.oysaki gideceğim yer-henüz belli olmasa da benim için korkunç bir mekan olacak- beni yutacak gibi geliyor.üstelik arkamda birilerini bırakıyor olma duygusu benim için çok yabancı.keza genelde arkadan bakakalan zat hep ben olurdum.hiç değilse bildiğim bir atmosferde aklım sadece toparlanmaya odaklı olurdu.şimdi bavulumu mu toplasam,vedalaşsam mı,kalanlar için mi üzülsem yoksa gidince kalanları unutmaktan mı korksam bilemedim.
ey yaz keşke gelmeseydin